KABA KİRLİLiK [Coarse pollution ] Ağır yâda yoğun kirlilik; bir inçin 1/8'inden daha büyük boyutlu, istenmeyen herhangi bir madde.
KABOT DENETiMi [Cabot control] Yüzeye bir fitil sokup döküntüyü tutuşturmak suretiyle gerçekleştirilen, petrol (yağ) döküntülerini temizleme yöntemİ.
KAÇAK [Blow out] Basınç kontrolü kaybolduğunda ortaya çıkan yağ yada gaz sızıntısı.
KAHVERENGİ DUMAN [Brown smoke] Fosil yakıtların nispeten düşük ısıda yanmasından oluşan ve siyah dumandan daha az yoğun duman.
KALINTl [Residue] Katı atığın işlenmesi sonucunda ortaya çıkan nihai ürün; yakma işleminden sonra fırında oluşan katı maddelerden ibaret kalıntı.
KALINTI KLOR [Residual chlorine] Klorlama işlemi sonrası suda kalan klor miktarı.
KALMA SÜRESİ [Residence time] İncelenen bir maddenin bir havuzda yada rezervuarda kaldığı ortalama süre.
KALSİYUM HİDROKSiT [Calcium hydroxide] Sönmüş kireç diye de bilinen, arıtma süreçlerinde pH ayarlaması ve pıhtılaştırma işlemlerinde kullanılan kalsiyum bileşiği.
KANAL [Channel] Suyun belirli bir doğrultuda akmasım sağlayan doğal yada yapay oluşum.
KANALİZASYON ANA BORULARI [Sewer mains] Atık suyu yanallardan toplayan ve ana kanallara ileten, çapı geniş lağım kanalları.
KANALİZASYON ANA HAT KANALI (Trunk sewer) Atık suyu lağım ana borularından toplayan ve arıtma tesisine yada bir boşaltma menfezine ileten, geniş çaplı ana borusu.
KANALİZASYON KAPASİTESİ [Sewer capacity) Bir kanalizasyon borusunun tutabileceği azami atık su miktarı; beher gün için kişi başına belli sayıda galon olarak ifade edilir.
KANALİZASYON SİSTEMİ [Sewerage system] Atık suyun toplanmasında, işlenmesinde ve tasfiyesinde kuııanılan donanım.
KANALLAMA [Channelization] Büyük miktardaki suyun, su düzeyini tehlikeli biçimde yükseltmeksizin iletilmesini sağlamak üzere akıntı kanallarının değiştirilmesi.
KANSER YAPICILAR [Carcinogenes ] Kansere yol açan etki maddeleri.
KAPALI AKİFER [Confined aquifer) Kaya katmanları arasında sıkışıp kalmış yeraltı suyu.
KAPALI SİSTEM [Closed system] Dışındaki nesnelerle madde alışverişi olmayan sistem.
KARADAN ESEN RÜZGÂR [Land breeze] Özellikle karanın denizlerden daha hızlı soğuduğu bulutsuz gecelerde, karalardan denize doğru olan hava hareketi.
KARBOKSİHEMOGLOBİN [COHb = Carboxyhaemoglobin] Kanda oksijen taşıyan hemoglobin pigmentinin karbon monoksit ile birleştiğinde oluşturduğu bileşik. Bu madde, oksijen taşınımını engelleyip, ölüme yol açar.
KARBON DÖNGÜSÜ [Carbon cycle] Karbon atomlarının fiziksel, jeolojik, kimyasal ve diğer süreçler sonucunda atmosfer, okyanuslar, yeryüzü vb. arasındaki dolaşımı.
KARBON SOĞURMASI (ABSORPSİYONU YADA ADSORPSİYONU) [CA = Carbon absorption or adsorption] Aktif karbon kullanılarak yapılan soğurma veya adsorpsiyon.
KARBON DİOKSİT [Carbon dioxide] Yeterli oksijen koşullarında fosil yakıtların yanmasıyla oluşan, atmosferde mevcut bir bileşik. Soluduğumuz oksijeni yayan klorofilli bitkiler içİn gerekli olup kendi başına zehirli değildir, ancak yoğun haldeyken boğucu olabilir.
KARBON MONOKSİT [Carbon monoxide] Fosil yakıtların yeterince hava ile yanmamasından oluşan, gözle görülmeyen, tatsız, kokusuz ve son derece zehirli bir gaz.
KARIŞIK IMARLI BÖLGE [Mixed developing zone] Farklı imar (gelişme) tiplerinin gerçekleştiği alan.
KATALİTİK DÖNÜŞTÜRÜCÜ [Catalytic converter) Katalitik susturucu (catalytic mufflers).
KATALİTİK SUSTURUCU [Catalytic mufflers] Katalitik dönüştürücü diye de bilinir. İçten yanmalı motoru bulunan taşıtların egzos borularına takılan hava kirliliğini denetleme aygıtı.
KATI ATIK [Solid waste ] Katı özellikleri taşıyan her türlü atık madde.
KATI ATIK YÖNETİMİ [Solid waste management] Katı atıkların toplanmasını, işlenmesini ve tasfiyesini, ayrıca yeniden işlenerek kullanılmasını planlı biçimde denetleme sistemi.
KATIŞIK GIDA [Adulterated food] Saflığı giderilmiş gıda maddesi.
KATKI MADDELERI [Additives ] İstenen nitelikleri ıslah etmek veya istenmeyen nitelikleri gidermek için eklenen maddeler.
KATODiK KORUMA [Cathodic protection] Metal bazlı yeraltı veya sualtı borularını paslanmaya (oksitlenmeye) karşı koruyan elektrokimyasal yöntem.
KATRAN [Tar] Kömür ve odunun damıtılmasından sonra geriye kalan siyah yapışkan madde; petrol arıtımı sonucunda oluşan kalıntıyı da ifade eder.
KELAT [Chelat] Deniz suyundan organik materyali ayırmaya yarayan kimyasal ayırma aygıtı; Kelatlamaya yönelik etki maddeleri, köpük oluşumunu önlemek amacıyla deterjanlarda kullanılır.
KEMİRGEN ÖLDÜRÜCÜ İLAÇLAR [Rodenticides] Kemirgenleri öldüren kimyasal maddeler.
KENDİ KENDİNE TEMİZLENME (ÖZARITIM) [Self purification] Bir su oluşumunun organik atıklarla kirlendikten sonra yeniden arınma konusundaki doğal yönelimi.
KENT MERKEZİ [City core] Kentin en yoğun ve genellikle merkezi iş alanının bulunduğu bölgesi.
KENT PLANLAMASI [Urban planning] Kentsel bir alanın fiziksel altyapı, konut ve ulaşım, toprak kullanımı, kentsel büyüme de dâhil, çeşitli öğelerinin planlanması süreci.
KENTSEL YÜZEYSEL AKIŞ [Urban runoff] Yoğun imar görmüş alanlarda oluşan ve özellikle asılı katılar, zehirli maddeler, bakteriler, besin maddeleri, asbest, yağ, gres yağı ve tuz gibi kaynağı kent sokakları, inşaat malzemeleri ve çöpler olan çeşitli kirleticilerin bulaştığı yüzeysel su akışı.
KIRMIZI GELGİTLER [Red tides] Kirlilik ve ötrofikasyon sonucunda, deniz planktonu tiplerinin zehirli olabilecek düzeyde yoğunlaşmasıyla kıyı sularının renginin bozulması şekliyle oluşan doğal olay.
KIRMIZI KİL [Laterite] Nemli tropikal ve subtropikal bölgelere özgü, demir ve alüminyum oksitleri bakımından zengin, oldukça ince kırmızı renkli toprak.
KIRMIZI VERİ KİTABI [Red data book] Nadir ve tehlike altında bulunan türlerle ilgili olarak IDCN'nin tuttuğu bilgi dosyası.
KIYI BÖLGESİ YÖNETİMİ [Coastal zone management ] Kıyı sularının ve su havzalarının, kirlilikten korumak ve azami yararı sağlamak amacıyla yönetimi.
KIYI BÖLGESİ [Littoral zone] Köklü bitki örtüsünün ortaya çıktığı, güneş ışığının su tabanına nüfuz edebildiği yüksek düzeyde fotosentez olayına olanak veren tatlı sulardaki sığ kıyı bölgesi.
KIYI SU BENDİ [Coastal watershed] Sel suyunu depolayıp sonra kıyı sularına bırakarak, su denetim sistemi işlevi gören arazi parçası.
KIYI SÜRÜKLENMESİ[ Littoral drift] Kırılan dalgaların oluşturduğu akıntılarla kumların denize çekilmesi. Bu durum kıyı koruma planları açısından önem taşır.
KIYISAL [Littoral] Sahilde yada sahil yakınında bulunan; sahille ilgili.
KİMYASAL İŞLEM [Chemical treatment] Zehirli, kokulu yada aşındırıcı nitelikteki gazların ve emisyonların arıtılmasında kullanılan kimyasal yöntemler.
KİMYASAL KİRLİLİK [Chemical pollution ] Gaz, katı yâda sıvı haldeki kimyasal maddelerin etkisiyle havada, suda ve toprakta oluşan kirlilik.
KİMYASAL OKSİJEN İHTİYACI [COD = chemical oxygen demand] Bir su örneğindeki organik ve oksitlenebilir inorganik bileşikleri yükseltgemek için gerekli oksijen miktarını ölçen, suyun kalitesiyle ilgili bir gösterge.
KİMYASAL MUTAGENLER [Chemical mutagens] Daha sonraki kuşaklarda doğuştan gelen kusurların artışına yol açabilen, kimyasal kökenli potansiyel mutasyon nedenleri.
KİRLETEN ÖDER İLKESİ [PPP = Polluter pays principle] Kirliliğin üstesinden gelmenin bedelini kirleticinin karşılaması gerektiğini savunan ilke.
KİRLETİCİ [Contaminant] Havayı, suyu, toprağı yada çevreni herhangi bir ögesini kirleten madde.
KİRLETİCİ [ Pollutant ] Arzu edilmeyen etkilere yol açan katı, sıvı yada gaz halindeki madde. Birincil kirleticiler gürültü ve lağım suyu gibi doğrudan oluşmuş kirleticileri içerir; ikincil kirleticiler ise kirlenmiş ortam la tepkimeye giren birincil kirleticiler tarafından üretilir, ör. ozon.
KİRLETİCİ SIZINTI[Leachate] Suyun toprağa gömülü katı atıkların arasından sızarken mevcut asılı ve çözünmüş katı maddeyi ve bakterileri emerek oluşturduğu, bazan yeraltı sularına da karışabilen kirletici.
KİRLİ SİSİ [Smog] Önceleri duman (smoke) ile sisin (fog) birlikte tanımlanması için kullanılmıştır. Daha sonra ise özellikle atmosferde fotokimyasal tepkimeye uğrayan otomobil egzoslarının ve diğer emisyonların yol açtığı kentsel alanlardaki fotokimyasal pusu anlatmak için kullanılmıştır.
KİRLİLİK (KİRLENME) [Pollution] Çevrenin insan, bitki ve hayvan yaşamı açısından tehlikeli yâda potansiyel olarak tehlikeli olacak derecede kirlenmesi; bozulmayan yada dağılmayan atık materyalin çevreye bırakılması.
KİRLİLİGİN DÖNÜŞTÜRÜLMESİ [Rendering pollution] Sabunun ham maddesi olan donyağını ve hayvan yeminde kullanılan, protein oranı yüksek, yağsız bir ürünü elde etmek için hayvan atıklarının pişirilmesi işlemi.
KİRLİLİGİN KAYDIRILMASI [Translocation] Katı atık toplanmasında olduğu gibi, kirliliğin bir alandan yada yöreden bir diğerine kaydırılması.
KLOR [Chlorine] Ağartıcı, oksitleyici etki maddesi olarak su arıtma yada mikrop giderme amacıyla kullanılan halojen eleman; zehirli bir gaz.
KLOR İHTİYACI [Chlorine demand] Belirli bir hacim pis suda bulunan bütün patojenik bakterileri öldürmek için gerekli klor miktarı.
KLORDAN [Chlordane] Etkin maddesi klor olan uçucu nitelikteki böcek öldürücü.
KLORLAMA [Chlorination] Mikropları giderme amacıyla içme suyu yada atık suya klor eklenmesi.
KLORLANMIŞ HİDROKARBONLAR [Chlorinated hydrocarbons] Organoklorlar diye de adlandırılırlar. Bu maddeler endrin heptaklor, aldrin, toksafen, dieidrin, DDT, klordan ve metoksiklor gibi sentetik zehirler içerir. Bu sentetik zehirler toprakta, akarsu ve deniz dibinde değişmeden kalırlar.
KLOROFİL [Chlorophyll] Oksijen üretmek için ışığı ve karbon dioksiti kullanan, bitkilerde bulunan renk maddesi.
KLOROFLUOROKARBON’lar [CFCs = Chlorofluorocarbons] Aerosol püskürtücülerde, soğutmada, plastik köpükte ve endüstriyel çözücülerde kullanılan, ozon tabakasının tükenmesine yol açan ana faktör olduğu ve sera etkisine katkıda bulunduğu düşünülen son derece kararlı (kalıcı) bileşikler.
KOBALT 60 [Cobalt 60] Hem insanlara hem de hayvanlara zararlı nitelik taşımakla birlikte tıpta kullanılan radyoaktif kobalt.
KOKU GiDERME [Deodorization] Uygun olmayan kokuların ve gazların giderilmesi yada önlenmesi.
KOKU MADDESi [Odorant] Gazlara koku eklemekte kullanılan ve böylece sızıntılar konusunda uyarıcı olan madde.
KOLİFORM BAKTERİLER [Colifom bacteria ] İnsanların ve sıcak kanlı hayvanların kalın basaklarında yaşayan ve sudaki konsantrasyonu patojenlerin de bulunabileceğini gösteren indikatör bakteriler.
KOLLEKTÖR [Collectors] Gaz, sıvı ya da katılardan kirleticileri ayırıp toplayan kirlilik denetleme aygıtı.
KOLLOİDLER [Colloids] Büyüklüğü 10-1000 angstrom arasında değişen, bir başka maddede asılı, çok küçük parçacıklar.
KOMPOSTLAMA [Composting] Katı atık ve çamur gibi organik maddeleri, anaerobik çürütme yoluyla bir tür gübreye dönüştürmekten ibaret biyolojik bir süreç.
KONTROL BENDi [Check dam] Özellikle toprak erozyonunu denetlemek amacıyla kullanılan, suyun ve molozun kanaldaki akışını geciktirmeye yönelik küçük bent.
KONTUR ŞERİDİ MADENCİLİĞİ[Contour strip mining] Kontur hatları boyunca yapılan yüzey madenciliği.
KORiDOR GELİŞİMİ [Corridor development] Şerit biçimindeki gelişim; doğrusal bir güzergâh izleyen kentsel gelişim.
KORUMA [Conservation] Doğal ve insanların oluşturduğu çevre kaynaklarının (madenIer, su, ormanlar, balık yatakları, vahşi yaşam vb.) tükenme ve israfa karşı ve aynı zamanda güzelliğinin bozulmaması amacıyla korunması, yönetimi ve akılcı kullanımı.
KORUMA [Preservation] Özellikle geçmişten kalma yapıların yararlı durumunun, bakımla, mümkün olduğu kadar uzun süre korunması süreci.
KORUMA ŞERİDİ [Shelter belt] Toprağı rüzgâr erozyonundan korumak için dikilen ağaçlar ve çalılar.
KOZMİK IŞINLAR [Cosmic rays] Uzaydan gelen alfa, beta ve gamma ışınları. Bu ışınlar yeryüzünü etkileyen karmaşık bir radyasyon (ışıma) sistemi oluşturur.
KÖMÜR KALİTESİ [Coal rank] Bir kömürün diğerlerine göre kalite düzeyi.
KÖMÜR-SU KARIŞIMI [Coal-water mixture] Boru hatlarında, tankerlerde vb. gerçekleşen, kirliliğe yol açmadan ayrılması zor olan karışım.
KÖPÜK GiDERİCİLER [Antifoamants, defoamants] Köpürmeyi azaltmada kullanılan veya köpük oluşumunu denetlemek için deterjanlara eklenen kimyasal maddeler.
KRİSTALLEŞTİRME [Crystallization] Sıvı atıkların arıtılmasında atık maddeden suyu ayırmak için kullanılan yöntem.
KRİTİK ALANLAR [Critical areas] Bataklık ve su taşkınlarına açık alanlar gibi sıkı gelişim kontrolü gerektiren, çevresel yönden hassas yada tehlikeli alanlar. Bazen tarihsel ve arkeolojik yönden özellik taşıyan yöreleri anlatmak için de kullanılır.
KRİYOSFER [Cryosphere] Yeryüzündeki kar ve buz çökeltilerinin bütünü.
KULLANICI DOSTU [User friendly] Nasıl kullanılacağı konusunda açıklayıcı bilgi verilmeden nispeten kolayca kullanılabilen makineler ve bilgisayar yazılımını ifade eden niteleme.
KULLANILABİLİR BESİN [Available nııtrient] Büyüme için özümlenebilecek durumdaki besleyici eleman yada bileşik miktarı.
KULLANMA SUYU [Potable water] Aşırı mineral yada tuz yoğunluğu taşımayan, insan, hayvan yada bakterilerle ilgili zararlı madde birikimi içermeyen, insanların tüketmesine elverişli su.
KUM FİLTRESİ [Sand filter] Atık suda askıda bulunan maddeyi süzmeye yarayan kum dolu yatak.
KURAKÇIL BİTKİ [ Xerophyte ] Kurak koşullarda yaşayabilen bitki.
KURŞUN [Lead] Biriken bir zehir olup küçük miktarları bile ciddi hastalıklara yâda ölüme yol açan, doğal çevrede bulunan inorganik bir eleman. Bilinen en eski su kirleticilerden biridir ve kurşun boruların su dağıtım şebekesinde kullanılmaları sonucu oluşur. Havada bulunan kurşunun büyük bölümü benzine katkı maddesi olarak konan tetraetil kurşun (TEL) bileşiğinden kaynaklanmaktadır.
KURŞUN ARSENAT [Lead arsenate] Bir böcek zahiri türü
KURŞUNSUZ BENZİN [Unleaded gasoline] Organik kurşun bileşikleri katılmamış benzin.
KURUM [Soot] Kısmi yanmadan oluşan ince karbon parçacıkları yada yüksek karbon içeriğine sahip parçacıklar.
KURUTMA YATAĞI [Drying bed] Birincil işlemden sonra, suyun süzülüp buharlaştırılması için lağım çamurunun yayıldığı özel alan.
KÜKÜRTÜN GİDERİLMESİ [Desulfurization] Fosil yakıtların kükürt içeriğinin tasfiye edilmesi yâda azaltılması işlemi.
KÜL [Ash)Yanan maddelerin bıraktığı kalıntı.
KÜME İMAR [Cluster development] İnşaat alanını aza indirmek amacıyla kümeler halinde yapılan binalar.
KÜMEKENT [Conurbation] Birleşmiş kentsel topluluklar grubu yada ağı.